3.5.12

Markete gittim...

NTV'nin nasıl olup da yayınlandığını bir türlü çözemediğimiz (zaten yalnızca iki ya da üç kez yayınlandı)  "yemek" programında Defne Korutürk (Lüfer kampanyası!) elinde bir büyüteç, market raflarında gezinir ve eline aldığı abur cuburların içindekileri okur ya... Hemen kendime de  o kredi kartı büyüklüğündeki büyüteçten bir tane edinip sepete atmadan önce yüksek sesle her malın içindekilerini okumaya başladım. Çok fazla anlamak gerekmiyor. Tatlandırıcı, süt tozu sözcükleri başlangıç için yeterli. Okumayı bile beceremediğimiz o bir sürü kimyasal katkı maddesini peşpeşe okurken okurken... Bir gün bir baktık, marketlerde en büyük reyonu işgal eden aburcubur koridorlarının semtine bile uğramıyoruz.
Her lokmayla  ne olduğunu asla bilmediğimiz kimyasal bir şeyler mideye indirdiğimiz düşüncesi insanda iştah falan bırakmıyor.
Hadi abur cuburdan kurtulmak kolay. Olmadı evde yaparsın. Hem zaten yemesen de olur. Belki o sayede fazla kilolarından da kurtulursun. Bir taşla iki kuş...
Gelelim diğer temel gıdalara...
Sosis sucuk salam... Bunlara zaten daha önce elveda demiştik. Artıklardan  yapılıyorlar ya... (Geçen gün okudum, yüzde yüz dana sucuklarından birinde  yüzde yüz tavuk artıkları bulunmuş)...
Peynirler... O ne? İçinde süt tozu var.  (Ya da mahalle mandırasından öğrendiğimize göre içine süt bile koymadan peynir imal etmek mümkünmüş. Yaşasın kimyasallar. Piyasayla rekabet edebilmek için onlar da ucuz türleri öyle yapıyorlarmış. Zaten tost yapıyorsun, ya hiç erimiyor ya eriyor ama iki saniye içinde dişlerini kıracak sertlikte donup kalıyor. Lezzete gelince?... ) En son ne zaman şu bildiğimiz beyaz peynirden, hani şu doğru dürüst kesilemeyen, hemen dökülüp dağılan, milli gıdamız beyaz peyirden, yaban ellerde onca peynir arasında yaşarken bile özlemiyle kavrulduğumuz beyaz peynirden yediğimi hatırlamıyorum. (Galiba 10-12 sene önce Beyoğlunda bir bakkalda bulmuştuk.) Kaşardan söz etmeyeceğim bile. Hani şu eski kaşardan...
Peynir reyonunu da geçtik. (Zaten biz mandıramızdan memnunuz.)
Neyse uzatmayayım.
Sonunda doktorun biri (Dr Yavuz, soyadını unuttum, şu Taş Devricilerden...) televizyonda çıkıp markete gitmeyin dedi. "Marketten hiçbir şey almayın. Ne süt ne peynir ne de ekmek. Bulgur yiyin, mercimek yeyin" (pişirince doygun sarı renk alan o bizim eski mercimeklerden bulan varsa lütfen haber etsin, dibindeki menşei Türkiye yazısı bile inandırıcı değil, mercimek çorbalarımız kara bir su oluyor).

No comments:

Post a Comment