16.4.12

Pazara Çıktım...

Dün pazara gittim. Kocaman bir pazar. Bütün çevre köylerden geldiği gibi _yani köylü malı_ profesyonel pazarcıların Antalya, Fethiye seralarından taşıdıkları sebzeler, meyveler, yağ, yumurta, peynir... Ne ararsan var. Ve tabii çilek... Ne zamandır bekliyordum. Oysa Ocak ayından beri tezgahlarda boy gösterip duruyor. Neredeyse elma büyüklüğünde. Renkleri de bir garip, şekilleri de. Bordo renkli külahlar... Üstleri de sarı sarı çekirdeklerle kaplı. Nisan ayı geldi, belki bildiğimiz  şekli ve renginde bulurum artık diye umuyorum. Ne de olsa şimdi tam mevsimi. Çocukluğumdan beri bir sıram vardır. Önce çağla çıkar, sonra erik. Çilek ve yeni dünyada kafam biraz karışıyor. Yeni dünya önce çıkar diye hatırlıyorum, oysa burada yeni dünya çok çok daha geç pazara düşüyor, neredeyse kirazla beraber. Neyse işte. Çağlamı çoktan yedim. Erikleri en azından minik torbalara tıkıştırılmış olarak gördüm (dişler ne yazık ki anılara izin vermiyor). Artık sıra çilekte.
Koca pazarı gezdim. Her zaman gittiğim tezgahta şekli rengi pek tutmasa da kokusu nispeten benzeyen çileklerden aldım. Eskiden olsa, yani daha iki sene önce torbanın yarısını fark etmeden gövdeye indirmiş olurdum. Bir tane attım ağzıma... 
Bazen gerçekten durumu anlayamıyorum. Eskiden büyüklere kızardık. "Nerde o eski..." diye başlayan cümlelerle kafamızı şişirip dururlardı. Eşim geçen gün aslında bizim büyüklerin öyle şeyler söylemeye hiç hakları olmadığını söylüyordu. Gelsinlermiş de şimdi alış veriş etselermiş. Yoğurtlar yoğurt değil, peynirler peynir değil. Eski kaşar tarih oldu. Taze kaşarın içinde süt yok. Karpuzu kabağa aşılıyoruz, biberlerin kabukları diş kıracak kadar sert. Yüzde yüz dana sucuklarından en iyi halde tavuk çıkıyor. Geçen gün pastırma pişirdik, ev nedense sucuk koktu. Daha sayayım mı?
Eve gelir gelmez bahçede kaplumbağlarla paylaştığım çileklerin yanına koştum. Etraflarını talaşlarla kapladım. Yere değen henüz olmamış meyveleri bu talaşların üstüne yerleştirdim. Böceklenmesini engellemek için diktiğim sarımsakları kabarttım. Latin çiçekleri de sarı kırmızı turuncu çiçekleriyle hem göz dolduruyor hem de neden bilmem çileklerin tadını ballandırıyor. (Latinlerin hem yapraklarını hem çiçeklerini hem de tohumlarını salata olarak yiyenler var.  Ben güzelliklerini seyretmeyi yeğliyorum.) Çileklerin arasında Osmanlı çileği bile var. Minik, yuvarlak ve mis kokulu...
Kararlıyım. Bu yıl kaplumbağalar avuçlarını yalayacak. Hepsini biz yiyeceğiz. 

No comments:

Post a Comment